Türkiye’nin ilk traktör fabrikası 1955 yılında açıldı. Amerikan yardımları çerçevesinde, Atatürk tarafından Ankara’da kurulan uçak üretim ve bakım fabrikasının yerinde hizmet vermeye başlayan tesiste...

Türkiye’nin ilk traktör fabrikası 1955 yılında açıldı. Amerikan yardımları çerçevesinde, Atatürk tarafından Ankara’da kurulan uçak üretim ve bakım fabrikasının yerinde hizmet vermeye başlayan tesiste, yabancı bir markanın montaj işleri gerçekleştiriliyordu. İlk üretilen traktör 6 Nisan 1955’te Türkiye Zirai Donatım Kurumuna teslim edildi. 1956 yılında ise 1065 adet traktörün montaj üretimi yapıldı. 1961 yılında yerli katkı oranı yüzde 43’e yükseldi. 1962 yılında ise dünyaca tanınan bir marka daha Türkiye’de üretim yapmaya başladı. Türk traktör sektöründe şu an yaklaşık 30 firma 40’a yakın markayı temsil ediyor. İmalatçı vasfı taşıyan sekiz firma, farklı yerli katkı oranlarıyla hizmet vermeyi sürdürüyor. Bu firmalardan üçü kendi motorlarını üretiyor. Yerli markalar altında üretim yapan firmalar yüzde 28’lik pazar payına sahip. Türk traktör sektöründe lisanslı üretim yapan firmalarla birlikte yerli traktörlerin pazar payı yüzde 80 düzeyindedir. Sektörde montaj ağırlıklı üretim yapan firmalar SKD (Semi-Knock Down), CKD (Completely-Knock Down) parça formlarında ithalat gerçekleştiriyor ve bunları Türkiye’de kurdukları basit montaj hatlarında, iç piyasadan tedarik ettikleri akü, lastik gibi parçalarla birleştirerek pazara sunuyor.

Türkiye’de Traktör Sektörünün Yapısı

Ankara ile Sakarya’da iki, Konya, İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli ve Bandırma’da bir adet traktör üretim tesisi mevcuttur. Pazarın yüzde 57’sine hakim olan Ankara, traktör sektöründe Türkiye’nin en önemli üretim üssüdür. Traktör sektöründe 1960 yılında oluşmaya başlayan iç pazar incelendiğinde, 1960’lı yılların başında 500 civarında seyreden satışların ilk ciddi tepe noktasına 1968 yılında ulaştığı görülür (15 bin 118 adet). 1973 yılında 37 bin 778, 1975 yılında 51 bin 630 adet ile rekorların kırıldığı 1976 yılına gelindi (77 binden fazla traktör satışı). Gelmiş geçmiş en yüksek satışın yaşandığı 1976 yılının ardından 1979 yılında keskin bir düşüş yaşandı ve ancak 15 binden biraz fazla traktör satılabildi. Sektör 1984 (42 bin 454 adet ) ve 1997 (54 bin 731 adet) yıllarında iki pik değerini gördü. 2011’de ise son 50 yılın en büyük iç pazar satışı gerçekleşti (62 bin 750 adet). Traktör ve ekipman imalatında ve satışında rekorların kırıldığı 2011 yılından sonra, 2012 yılında traktör imalatı yüzde 12 gerilerken iç pazardaki daralma yüzde 17’lere ulaştı.

2013 yılında iç pazarda 52 bin 285 traktör satışı gerçekleşti. 2014 yılının ilk yedi ayında ise pazar yüzde 11 büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 yılı Ağustos ayı itibarıyla trafiğe tescili yapılan traktör sayısı yüzde 14,8 oranında arttı. 4 bin 945 adet (2013 ve 2014 model) traktörün trafik tescil işlemi gerçekleştirildi. Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre tescil edilen traktör sayısındaki artış yüzde 45 oldu. Sektöre dair 2013 yılı verileri dikkate alındığında, traktör arkası ekipman ve diğer tarım makineleri dahil edilmeden traktör sektöründe 3 Milyar TL’lik pazar büyüklüğüne ulaşıldı. Türkiye’de her tipte traktör imalatı yapılıyor. Türk traktör pazarı için arazi ölçeğinin küçük olması ve işletmelerin alım gücünün zayıflığı nedeniyle daha çok 100 beygir gücüne kadar olan traktörler üretiliyor. Talebe bağlı olarak 140 beygir gücünde traktörlerin de imalatı da yapılıyor. Türkiye ağırlıklı olarak ABD, İtalya, Fas, Güney Afrika ve Polonya’ya traktör ihraç ediyor. Her üç traktörden biri ABD ve İtalya’ya gönderiliyor. Sektörde yer alan firmaların sayısı son yıllarda artış gösterirken, Türkiye, traktör sektöründe dünyanın en büyük pazarlarından biri konumuna yerleşti. Uzmanlar bu durumu; tarımsal işletme sayısı, bu işletmelerin traktörü günlük yaşamda da kullanma alışkanlıkları ve sosyo-ekonomik nedenlerden ötürü ülkemizde traktöre olan talep fazlalığıyla ilişkilendiriyor. Diğer yandan mevcut traktör parkının yaşlı; parktaki yaşlı traktörlerin yenilenmesi için devlet desteği verilmesinin gündemde olması bu ilgiyi daha da artırıyor. Son yıllarda özellikle imalatta stokların artması ve çiftçi talepleri nedeniyle, bayilerin uzun vadeye yayılan cazip satış kampanyaları düzenlemesi, satışlara da olumlu yansıdı. Küresel pazarda öne çıkan bir markamız bulunmuyor. Yerli üreticilerimiz genel olarak belirledikleri dış pazarlarda bayilik ağını kurmak yoluyla bu ülkelerdeki konumunu güçlendirmek için çaba sarf ediyor. Traktör sektörü 1 milyon dolar seviyesinin üstünde yaklaşık 50 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. 100 bin -1 milyon dolar değer aralığında ise yine 50 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. İstatistiklere bakıldığında dünyanın en büyük traktör üreticilerinin aynı zamanda traktör ithalatını en fazla yapan ülkeler olduğu ortaya çıkıyor. Buna göre, ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere ilk beş içinde yer alıyor. AB ülkelerinin yanı sıra Ukrayna, Rusya ve Güney Afrika, kayda değer miktarlarda traktör ithal ediyor. İstatistiklere göre değer olarak en fazla traktör ithal eden ilk 20 ülkede AB ülkeleri ile birlikte; Ukrayna, Rusya ve Güney Afrika’nın payı yüzde 63’tür. İhracat açısından sektörün gelişim beklediği pazarlar ise; İtalya, Fas, Güney Afrika, Polonya, Arjantin, Avustralya, ABD, Irak, Şili, Malezya, Cezayir, Uruguay, Paraguay, Rusya ve Portekiz olarak sıralanıyor. Türk traktör sektörünün global pazarda rekabet açısından güçlü yanlarını da şu şekilde sayabiliriz: Avrupa’ya göre görece düşük ama nitelikli işçilik ve mühendislik ücreti ve kar marjları nedeniyle fiyat/ performansta rekabetçi traktörler üretmemiz. İmal edilen ürünler, küçük ölçekli işletmelere sahip yabancı pazarlarda avantaj sağlıyor. AB uyum yasaları nedeniyle ülkemizde üretilen traktörler ürün normları açısından Avrupalı muadilleriyle aynı teknolojiyi içeriyor. Jeopolitik konumumuz, ortak dil, kültür ve hafıza faktörleri ve yürütülen işbirlikleri, önemli fırsatlar sunuyor. Sektör genelinde ise ihracatta kalite bilinci yerleşmiş durumdadır.

Traktör Sektörünün Temel Sorunları

Sektörde 2008 yılından bu yana, tarımsal mekanizasyon üreticilerinin en büyük sorunlarından birisi olan KDV çözülmedi. Yüzde 18 KDV ile üretim için alınan parçaların, tarım makinesi haline geldikten sonra yüzde 8 KDV ile satılması üreticiler üzerinde ciddi bir finansal yük oluşturuyor. Diğer yandan ithal makinelerin yüzde 8 KDV ile ülkeye girmesi ve bu oranla satılması haksız rekabete sebep oluyor. Sektör firmaları yatırım yapmakta oldukça zorlanıyor. Uzmanlara göre birçok firma, işletme sermayesi kadar devletten alacağı bulunduğu için banka kredisi kullanmak zorunda kalıyor. Kredinin faiz yükü de doğal olarak çiftçinin satın aldığı makinenin fiyatına yansıtılıyor. Mevcut yasalar çerçevesinde KDV’nin geri ödenmesi sadece yıllık bazda yapılabiliyor. Her ne kadar iade sürecinin hızlanması için çalışmalar yapılsa da, iade alabilmek üzere başvuru yapmak için dahi yılın bitmesini beklemek gerekiyor. Sektör temsilcileri sorunun çözümü konusunda, aynen ihracattan doğan KDV’nin iadesinde olduğu gibi, söz konusu KDV farkının da ay bazında iadesi halinde, üreticinin üzerindeki yükün büyük oranda kalkacağı görüşünde birleşiyor. Uzmanlar bu çerçevede serbest kalan kaynağın yatırıma ve istihdama yöneleceğini düşünüyor. Kamuoyunda “Hurda Traktör Projesi” olarak bilinen çalışma, Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesinde bir eylem planı olarak yer alıyor. Sorumlu kurum olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, işbirliği kuruluşları olarak ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine, Ziraat Bankası ve Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) gösteriliyor. Proje kapsamında, eski traktörlerin piyasadan çekilmesinden ziyade, bir üretim aracı olarak çiftçiler tarafından kullanılan çok eski traktörlerin yenilenmesi planlanıyor. Sektörel uzmanlara göre projenin uygulama zamanının belirlenmesinin ardından detaylar konusunda kurumlar arası diyalog süreci başlatılacak. Ülke kaynaklarının rasyonel kullanılması amacıyla daha önce uygulanmış programların tecrübelerinden faydalanılarak, programın detayları belirlenecek. Sektörün diğer önemli sıkıntısı ise merdiven altı olarak tabir edilen kayıt dışı üretimdir. Yasal mevzuatlar çerçevesinde, sigortasız işçi çalıştıran, fatura kesmeyen veya eksik kesen, alınması zorunlu belgelere de sahip olmadan imalat yapanlar haksız rekabete neden oluyor. Bu gibi malların fiyatının eşdeğerine göre ucuz olması, bilinçsiz tüketiciyi aldattığı gibi ekonomiye de zarar veriyor ve Türk malı imajının zedelenmesine yol açıyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından 2007 yılında yapılan bir ankette, iş yapma önündeki en büyük engelin, kayıt dışılıktan kaynaklanan haksız rekabet olduğu tespit edildi. Uzmanlara göre; var olan denetim mekanizmasının daha da etkinleştirilmesi gerekiyor. Denetimlerin sadece ilgili Bakanlık envanterine kayıtlı firmalarla sınırlı kalmadan kapsamlı bir şekilde ve periyodik olarak yapılması şart. Konunun uzmanlarına göre traktör sektörünün gelişimi, problemlerin çözümüne bağlıdır. Devlet tarafından ihracatı artırıcı bir takım eylemlerin yapılmasının yanı sıra, başta Ar-Ge destekleri olmak üzere bütün devlet desteklerinin bürokrasiden arınmış ve uygulanabilir olması, teknoloji yenileme konusundaki ek yatırımlara finansman desteğinin sağlanması önemlidir.

Dünya Traktör İhracat ı 54,17 Milyar Dolar

Birleşmiş Milletler (BM) İstatistik Bölümü verilerine göre, 2012 yılında 54,22 milyar dolar olan dünya geneli traktör ihracatı, 2013 yılında yüzde 0,1 azalarak 54,17 milyar dolar seviyesine geriledi. İhracat listesinin ilk sırasında bulunan Almanya, 2013 yılında 10,55 milyar dolar değerinde traktör ihraç etti. 2012 yılında bu rakam 9,36 milyar dolar seviyesindeydi. Almanya’nın traktör ihracatı yüzde 12,7 artış gösterdi. Listenin ikinci sırasındaki ABD 2012 yılında 8,12 milyar dolar değerinde traktör ihraç etti. 2013 yılında bu rakam yüzde 23,6 azalarak 6,21 milyar dolar seviyesine geriledi. En fazla traktör ihraç eden ilk 10 ülke listesinin üçüncü sırasındaki Meksika 2013 yılında 5,57 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirdi. 2012 yılında Meksika’nın traktör ihracatı 6,04 milyar dolardı. Meksika’nın traktör ihracatı 2013 yılında yüzde 7,8 azaldı. Türkiye, dünya geneli traktör ihracatı listesinin 21. sırasında yer alıyor. 2012 yılında 400 milyon dolar değerinde traktör ihraç eden Türkiye, 2013 yılında yüzde 5,5 artışla 420 milyon dolar değerinde ihracat gerçekleştirdi. En fazla traktör ihraç eden ilk 10 ülke listesinde, 2012 yılına göre ihracatını en fazla artıran ülke ise yüzde 20,4 ile İsveç oldu. İsveç 2012 yılında 1,77 milyar dolar değerinde traktör ihraç ederken bu rakam 2013 yılında 2,13 milyar dolar seviyesine yükseldi. Dünya ölçeğinde traktör ithalatı ise 2013 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,6 artış kaydetti. 2012 yılında 48,01 milyar dolarlık traktör ithal edilirken 2013 yılında bu rakam 50,20 milyar dolar seviyesine yükseldi. ABD, 2013 yılında 8,57 milyar dolar rakamıyla en fazla traktör ithal eden ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında yer alıyor. ABD’nin 2012 yılı traktör ithalatı 8,01 milyar dolar olarak kaydedildi. Söz konusu ülkenin 2013 yılında ithalatı yüzde 6,9 artış gösterdi. Listenin ikinci sırasında ise Kanada bulunuyor. 2012 yılında Kanada 4,11 milyar dolar değerinde traktör ithal ederken bu rakam 2013 yılında, yüzde 5,7 azalarak 3,88 milyar dolar olarak kaydedildi. Fransa, dünya geneli traktör ithalatı listesinin üçüncü sırasında yer alıyor. 2013 yılında Fransa’nın traktör ithalatı yüzde 24,7 artarak 3,70 milyar dolar oldu. 2012 yılında bu rakam 2,96 milyon dolar seviyesindeydi. Türkiye, 2013 yılında dünya geneli traktör ithalatı listesinin 16. sırasında yer alıyor. Türkiye, 2012 yılında 760 milyon dolar değerinde traktör ithal ederken, 2013 yılında bu rakam yüzde 14,6 azalarak 650 milyon dolar olarak kaydedildi. En fazla traktör ithal eden ilk 10 ülke listesinde, 2012 yılına göre ithalatını en fazla artıran ülke ise yüzde 24,7 ile Fransa oldu.

Türkiye’nin Traktör İhracatı Artıyor

TÜİK verilerine göre Türkiye’nin traktör ihracatı 2013 yılında, bir önceki yıla oranla yüzde 5,2 artarak 421,7 milyon dolar olarak kaydedildi. 2012 yılında bu rakam 400,9 milyon dolardı. Türkiye, 2013 yılında en fazla İtalya’ya traktör ihracatı gerçekleştirdi. 2012 yılında söz konusu ülkeye 30,3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam, 2013 yılında yüzde 132,2 artarak 70,4 milyon dolara yükseldi. Listenin ikinci sırasında ise ABD bulunuyor. Türkiye’nin ABD’ye yönelik traktör ihracatı 2013 yılında 68,7 milyon dolar oldu. 2012 yılında bu rakam 92,5 milyon dolardı. ABD’ye yönelik traktör ihracatı yüzde 25,7 azaldı. Listenin üçüncü sırasında bulunan İngiltere’ye 2012 yılında 39,5 milyon dolar değerinde traktör ihraç edilirken bu rakam 2013 yılında 24,4 milyon dolar olarak kayda geçti. İngiltere’ye yönelik traktör ihracatı yüzde 38,3 azaldı. Türkiye’nin 2013 yılında traktör ihracatını en fazla artırdığı ülke yüzde 132,2 ile İtalya oldu. Türkiye 2013 yılında en fazla traktör; tekerlekli, yeni, zirai ve ormancılık için (37 kw

 

“Bizimkisi Memleket Meselesi”

Zeynep Erkunt Armağan Erkunt Traktör Yönetim Kurulu Başka n Yardımcısı Erkunt Traktör Fabrikasını 2004 yılında kurduk. Bu cümle bir kerede söyleniyor fakat 2004 yılına gelmeden önceki o dört yılda büyük bir emek yatıyor. Türkiye’nin hemen hemen her bölgesindeki çok sayıda köye uğrayarak, üretilecek traktörlerin nasıl olması gerektiğine, yine bu traktörü kullanacak çiftçiler ile birlikte karar verebilmek için binlerce kilometre yol kat ettik. Çiftçi için en az maliyetlisini, en güçlüsünü ve en kalitesini üretirken, bunu Türkiye’nin kendine ait bir traktör markası ile yapabilmekti gayemiz. İki model ile başlayan üretim sürecimiz her yıl artarak genişlemeye devam etti. Çiftçi istedi, biz uygulamak için imkanlar yaratmaya çalıştık. Tasarım ve üretim ekibimiz çiftçiden gelen her öneriyi dinledi. Yapabileceğimiz ve hatta geliştireceğimiz her konu araştırıldı. Projelendirme aşamasından sonra devreye alınabilen her öneriyi, traktörlerimizde uygulayarak tüketicilerimizi de üretim sürecimize katmayı başardık. Bugün Erkunt Traktör, traktör üreten firmalar arasında en genç olanıdır. Buna rağmen 2010 yılından bu yana pazarın üçüncüsü olarak üretmeye ve daha da ilerlemek için gelişmeye devam ediyoruz. Yurt içinde yakaladığımız bu başarıyı, yurt dışında da göstermek için 2007 yılında, henüz üç yaşındayken kolları sıvadık. Sadece Türk çiftçisi değil, dünya çiftçisi de kullanmalıydı traktörlerimizi. Erkunt ismi ile dünyaya açılmak istedik. Ancak yapılan tüketici davranışları araştırmasının sonuçlarında, fonetik ve anlam olarak Erkunt isminin pazara uygun olmadığını öğrendik. Bunun üzerine yine Türkçe içeriğe sahip ama yabancı pazarlarda daha fazla dikkat çekecek bir marka adı arayışına girdik. Uzun çalışmalar sonucunda “ArmaTrac” isminde karar kıldık. İlk ihracatımızı Bulgaristan’a yaparak tamamen Türk mühendisleri tarafından tasarlanan ve yerli sermaye ile kurulmuş bir fabrikada üretilen traktörü ihraç ettik. Bulgaristan’ı, Macaristan, Romanya, Hırvatistan, KKTC, Irak, Cezayir, Fas, Senegal ve Ürdün gibi ülkeler takip etti. Bugün ağırlıklı olarak Balkan ve Afrika ülkelerine en çok 80 ve 90 beygir gücündeki traktörlerimizi ihraç ediyoruz. Şimdilik ihracat rakamlarımız toplam satışın içinde yüzde 5 paya sahip. Orta vadede hedefimiz ihracatımızı toplam satışlarımızın içinde yüzde 10’a çıkarmak. İhracat çok zorlu bir yol, çok genç bir markayı çok farklı ülkelerde tanıtmaya ve pazara sokmaya çalışıyoruz. Ürünün ne kadar sağlam ve güvenilir olduğu her zaman anahtar olmayabiliyor. 2013 yılının başında Ekonomi Bakanlığı tarafından Turquality’ye dahil edildik. Markamız dört yıl boyunca Bakanlık tarafından desteklenecek. ArmaTrac, bu programa dahil edilen ilk ve tek traktör markasıdır. Turquality ile birlikte pazar stratejilerimizi değiştirdik. Bugüne kadar ihracat yaptığımız 26 ülkenin hepsinde olmak yerine, hedef ülkeler belirleyerek o ülkenin pazarında daha etkin olabilmek için çalışıyoruz. Bu doğrultuda satış hedeflerimizi de yüzde 100 artırmış olduk. İngiltere ve Almanya’yı 2013 ve 2014 yıllarında portföye katmak bizim için büyük gurur oldu. Bu anlaşmalarla birlikte toplam bayi sayımız 16’ya çıktı. Sırada en büyük hedef olarak Amerika pazarı var. Lisansa bağlı kalmadan her ülkenin değişen koşullarına ayak uydurarak pazara uygun özellikte üretim yapabiliyoruz. Ar-Ge bizim için çok önemli. Teknolojiyi traktörlerimizde uygulamak ve değişen dünyada rekabet gücümüzü artırmak için her yıl ciromuzun yüzde 2’sini ayırıyoruz. Yoğun rekabetin öne çıktığı bir dünyada nicelik önemli, ama bizim için öncelik niceliğin niteliğin önüne geçmemesidir Sadece ne kadar kazandığına odaklı olan ama tüketici ihtiyaçlarına cevap vermeyi umursamayan bir işletmecilik anlayışının dünya tarihinde asla iz bırakamayacak olması aşikar. İşte bu nedenle; mesele en büyük beygirli traktörü üretebilmek değil diyoruz. Mesele yoktan var edilerek kurulan bir markanın, uluslararası platformda neleri başarabileceğini tüm dünyaya gösterebilmek ve dünya çiftçisinin güvenini, beğenisini kazanmış, akılda kalıcı bir marka olabilmek. Mesele; Türkiye’ye bir dünya markası hediye edebilmek.

“HEDEFİMİZ DÜNYANIN LİDER MARKALARINDAN BİRİ OLMAK”

Kurtuluş Öğün TÜMOSAN Genel Müdürü “Grubumuz bünyesine 2004 yılında katılan Tümosan, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yüzde 15’lik pazar payıyla sektörde ikinci sırada bulunuyor. Şirketimiz 2013 yılında cirosunu yüzde 49,6 artırarak 302 milyon TL’ye çıkardı. Net karını ise yüzde 105,5 artırarak 41 milyon TL’ye yükseltti. Hedefimiz, 2023 yılına ulaşmadan Türkiye’de pazar lideri olmak. Avrupa pazarında da ciddi bir ihracatçı marka haline gelmeyi amaçlıyoruz. Sektörümüzde son üç yılda 100 beygir gücünün üzerindeki traktör satışları arttı. Ancak bu segmentteki yabancı menşeli traktörlerin yedek parça ve servis maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle Türkiye’de yaygınlaşmıyor. Yüzde 100 yerli traktör üretmek çok önemli. Bu eksiği gidermek için İTÜ Teknopark bünyesinde çalışmalarımız sürüyor. Türkiye’nin ilk yüzde 100 yerli traktörlerini üretecek altyapıya sahibiz. Necmettin Erbakan TÜMOSAN’ı savunma sanayisine yönelik kurdu. Altay Tankı Güç Geliştirme Projesi ihalesini kazandık. Ağustos 2011 yılından itibaren ihale çalışmaları sürdürülen proje için TÜMOSAN en kısa sürede en uygun fiyatla ve en fazla yerli katkı ile projeyi gerçekleştirmeyi taahhüt etti. Böylece savunma sanayisinde ileri bir adım attık. Önümüzdeki dönem içinde hedeflerimizi gerçekleştirip liderliğe oynamak istiyoruz.”