Geçmişi daha gerilere dayanan ama 1990’lı yıllarda ilk nüvelerini görmeye başladığımız yeni dönem teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin uygulamaya konulma sürecini izlemekteyiz.

Geçmişi daha gerilere dayanan ama 1990’lı yıllarda ilk nüvelerini görmeye başladığımız yeni dönem teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin uygulamaya konulma sürecini izlemekteyiz. Bundan dolayıdır ki, gelişmiş ülke sektörleri ile gelişmekte olan ülke sektörleri arasındaki teknolojik makas gittikçe açılıyor. Makasın açılmasında en önemli iki etkenden ilki, teknolojide yeni boyut ve derinlik, diğeriyse değişen şartlara uygun personel yetkinliği... Ana konuya değinmeden önce yine konu ile bağlantılı olan başka bir gerçekliğe kısaca göz atalım. Bilindiği üzere, Türkiye 2023 hedefleri içinde makine sektörünün performansı belirleyici olarak yer almıştır. Sektör hem ihracatı artıracak -ki artırıyor ama hedeflenen oranda değil - hem de katma değer oranı yüksek ürünlere doğru ihracat ivmesini artıracak şekildeydi. İkinci bahiste belirtilen, yani teknolojik oranı daha yüksek katma değerli ürünler ihracatında istenilen seviyeye bir türlü gelemiyoruz (gerekçeleri ise başka bir konu). Bunu nereden biliyoruz! OECD’den! OECD’ye iletilen belli rakamlar çerçevesinde OECD diğer üye ülkeler gibi Türkiye’nin performansını ölçüyor. Tabii ki OECD rakamlarına güveniyoruz, güvenmek zorundayız, zira elimizde ülkemizin bu güzide sektörünün teknolojik performansını ölçecek bir eko sistem ve bunun faktör değerlendirme metodu yok. Takip ettiğim diğer ülkelerde durum farklı. Onların kendi kendilerini değerlendirme metotları var ve sonrasında bunları OECD rakamları ile çaprazda mukayese ediyorlar. Dolayısı ile “delikanlı” olup kendi teknolojik seviyemizi gerçekten ölçecek bir metoda ihtiyaç vardır. (Benzer şekilde ihracat ürünlerimizin değişik coğrafyalara göre küresel rekabet ölçümü de maalesef yapıl(a)mıyor. Yani biz, genel olarak rekabetçiyiz diye iddiada bulunuyoruz, özelde bir değerlendirme yapıldığında çok da fazla rekabetçi olmadığımızı da görüyoruz. Aslında tüm ihracat ürünlerimiz ile ilgili olarak bu yapılmalıdır)

ENDÜSTRİ 4.0

Gelişmiş ülkelerle ülkemiz makine sektörü arasındaki makasın ne kadar açıldığını ve bunun bu şekilde devam etmeye meyilli olduğunu çok somut göreceğimiz vaka ise, Endüstri 4.0 konusudur. Bırakın Endüstri 4.0 içeriğindeki teknolojik yeni sanayi toplum tasavvurunu; bu konuda ülkemizde yapılan tartışmalar, tartışmalara yaklaşım ve öneriler bahsinde bile görmek mümkündür. Değişik anlamlandırmalarla tüm gelişmiş ülkelerde uzun bir süredir yarının sanayi toplumu nasıl şekillenecek, belirgin teknolojiler, aktörler kimler olacak diye tartışmalar devam etmektedir. Başta ABD, Çin ve sonrasında biraz gecikme ile Almanya’nın bu tartışmalara katıldığını biliyoruz. Tartışma sürecine geç katılan Almanya, sihirli formülü Endüstri 4.0 ile atağa geçti. Bu atağa geçme nasıl oldu biliyor musunuz?

Önce sektörün önemli işletmeleri kendi başlarına sonra da üyesi bulundukları sektörel kurumlar aracılığıyla geleceğin sanayi toplumunu nasıl gördüklerini ve bunu şekillendirmede neden ve nasıl bir işleve sahip olduklarını kamuoyuna anlatmaya başladılar. Belli bir kamuoyu oluşturulduktan sonra Alman Devleti bu tartışmaları himayesine aldı, aktif destekleyicisi ve buna uygun çerçeve hazırlıklarına somut plan ve programların hazırlanmasına başlandı. İnternet teknolojilerinde bir hayli ileride olan ABD’nin her gün “Silicon Valley”den yeni bomba gelişmeleri dünyaya aktardığı ve “nesnelerin interneti” ile yeni çağın habercisi oldukları vurgusuna karşılık, Almanların tekil alanda yani nesnelerin internetinin ötesinde toplamda yeni çağın sanayi ilişkileri (yatay ve dikey düzlemlerde entegrasyon) ve toplumsal düzeni nasıl olacak tartışması gündeme oturdu. Bu tartışmaları tetikleyen teknolojilere de kısaca değinmek gerekir.

TEKNOLOJİK ALANLAR

Bir bütün olarak son dönem söz konusu teknolojileri ve bunların alt başlıklarını sıralamak gerekirse altı başlıkta toplayabiliriz: İletişim Teknolojileri: Gerçek zaman yetenekli BUS-teknolojileri, gerçek zaman yetenekli kablosuz iletişim, kablolu yüksek performanslı “high speed” iletişim, kendini organize eden iletişim ağı, mobil iletişim kanalları Sensör Teknolojileri: Minyatürleştirilmiş sensör teknolojileri, akıllı, yeniden yapılandırılabilir sensörler, sensör birleşimleri, güvenlik sensörleri Gömülü Sistemler: Akıllı “embedded” sistemler, minyatürleştirilmiş gömülü sistemler, “Energy Harvesting”, tespit cihazları Aktorik: Akılı aktorler, birleştirilmiş aktorler, güvenli aktorler Yazılım/Sistem Teknoloji: Multi agent systems, mekanik öğrenim ve biçim tanıma, big data hafızası ve analiz metodu, cloud computing (Hafıza ve erişim metodu ile), web servis ve cloud hizmeti, ontoloji, simülasyon ortamı, çok kriterli durum tanınması İnsan-Makine Ara Yüzü: Sözlü kumanda, jest kontrol, sezgisel kullanım panelleri, algı kontrollü arabirimler, uzaktan bakım, insan davranış modelleri, kontekste bağlı bilgi sunum, anlambilim görselliği, sanal gerçeklik

Yukarıda belirtilen teknoloji ve alt başlıkları tabii ki sadece kendi alanlarında gelişmiyor. Bu altı alanın birbiri ile irtibatlandırılması, değişik düzlemlerde entegrasyonu ile de yeni alanlar, yenilikler meydana getiriyor. Dolayısı ile önümüzdeki 5-10 sene içinde bu alanların farklılaşmış yeni yüzleri ile karşı karşıya geleceğiz. Türkiye’de bu alanların hangisinde çalışmalar mevcut? Bu soruya verilecek yanıt makasın ne kadar açıldığının da işareti olacaktır. Buna karşılık kamunun, yarı kamu ve kuruluşlarının ve de tabii ki işletmelerin neler yapılması gerektiği konusu da gelecek yazının içeriğini oluşturacak.