Tercihler mi belirler hayatı, yoksa tesadüfler mi hep tartışılır. Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden yöneticilerden biri olan HAUS Genel...

Tercihler mi belirler hayatı, yoksa tesadüfler mi hep tartışılır. Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden yöneticilerden biri olan HAUS Genel Müdürü Hakkı Gözlüklü ise bugün bulunduğu yere gelmesinde tercihlerinin belirleyici olduğunu söyleyenlerden. “Benim için HAUS’ta çalışmak her zaman için zorunluluktan ziyade bir keyif ve kendimi geliştirmek için bir fırsattı. Durum böyle olunca kariyer anlamında tercihimi aile şirketinde çalışmaktan yana kullandım” diyen Gözlüklü, bugün yaptığı işten ne kadar büyük keyif aldığını dile getiriyor.

Kişinin yaptığı işi özel hissetmesinin kendisi için en büyük motivasyon kaynağı olduğunu belirten genç yönetici, “Üretimin içinde olmak sabırlı ve özverili olmayı öğretirken olaylara sadece makine değil, insan boyutunda da bakmanızı sağlıyor. Bu durum da sorunu birçok farklı açıdan değerlendirmenize ve çözüm geliştirmenize olanak tanıyor” diyor.

Makine mühendisliği eğitiminin ardından Ar- Ge’ye ağırlık vererek firmaya yeni bir vizyon katmanın gerekliliğine inandığını söyleyen Gözlüklü ile iş ve özel hayatına dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Bugüne kadar şirket içinde hangi görevleri üstendiniz?

Henüz ilkokul yıllarında okuldan sonra ve hafta sonları vakit buldukça atölyeyi ziyaret edip, orada işlerin ucundan tutmaya çalışıyordum. Pek de eğlenceli gözükmeyen ve zorlu çalışma ortamına sahip olan atölyede yaz tatillerinde çıraklık yapmaya başladım. İlk öğrendiğim şeylerden biri temizlik ve takımların iş bitiminde yerine konmasıydı. Bu anlamda bir nevi “meydancılık” yaparak işlere yardımcı olmaya çalışıyordum. Firmamız o dönemde ağırlıklı olarak zeytin sıkma makineleriyle işi büyütmeye başladı ve Türkiye’de özellikle zeytinyağı uygulamaları için makine ihtiyacı olan diğer firmalara hizmet verdi. Yıllar içerisinde hizmet ağımız genişledi ve ürettiğimiz makine sayısı ciddi oranda arttı. Yine o dönemde, babam sürekli olarak yabancı dil bilmenin çok önemli olduğundan bahsederdi. İlerleyen yıllarda Türkiye ve dünyada yol katedebilmek, vizyon sahibi olabilmek ve büyüyebilmek için yabancı bir dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladım. Firmamız yurt dışında fuarlara katılabilecek bir aşamaya geldiği zaman yabancı dil bilen birilerine ihtiyaç duyuldu. Firmamızın katılacağı ilk fuar Tunus’taydı ve aile büyüklerimiz bana firmamızı temsil edip edemeyeceğimi sordu. Anadolu lisesinde eğitim gördüğüm için firmada İngilizce bilen tek kişi bendim. Büyük bir hevesle kabul ettiğim bu görevde çok önemli izlenimler edindim ve ileriye dönük ilk planlarımı şekillendirmeye başladım. Bu dönemde Aydın Astim Organize Sanayi Bölgesi’ne taşınmış ve artık fabrika aşamasına geçmiştik. Firmaya yeni bir vizyon kazandırmanızda etkisi olan en önemli adımlar nelerdi? 1998 yılında ilk ihracatımızı gerçekleştirerek yine ilk yurt dışı fuarımıza da katılmıştık. O dönemki şartlar bugüne kıyasla çok daha zor ve Türkiye de ihracat tecrübesinden nispeten daha yoksundu. Dünya genelinde İtalyan ve Alman firmaları çok daha ileri seviyedeydi. Bu anlamda ilk fuarımızda birçok yabancı firmanın yanında tek Türk firması olarak yer almamız beni çok etkiledi. Fuarda birçok kişinin ilgisini çeksek de ülke ihracatı ve imajı paralelinde bir Türk firması olarak ikinci sınıf üretici olarak lanse edildik. Bu durumla karşı karşılaşmak beni bir şeylerin değişmesi gerektiğine inandırdı. Hedeflerimizi, dünya markalarıyla rekabet edebilecek bir firma olma yolunda şekillendirmemiz ve sonrasında bu işte en iyisi olmak için gerekli tüm adımları atmamız gerektiğini düşündüm. Bu izlenimler ve düşünceler ışığında yine yabancı dilim sayesinde, o dönemde Türkiye de yeni yeni çoğalmaya başlayan CNC’leri kullanmayı öğrendim. İlk zamanlar o kadar iyi kullanıyordum ki üniversiteye gitmeyip fabrikada üretimde yoğunlaşmak ve işleri bu anlamda geliştirmeyi bile düşündüm. Ancak daha sonra üniversiteyi kazandım ve orada edineceğim deneyimler ve vizyon sayesinde ufkumu açabileceğimi ve firmamızın da yelpazesini genişletebileceğime inandım.

Peki HAUS’ta bir Ar-Ge biriminin oluşturulmasına nasıl katkı sağladınız?

Üniversite eğitimimin bana kattıklarıyla birlikte, artık zeytinyağı uygulamalarının yanı sıra ürettiğimiz makinelerin yapabileceği farklı uygulamalara, başka işlere de yoğunlaşmamız gerektiğini düşündüm. Mezun olur olmaz “Kendimize özgü tasarımı ve çizgisi olan makineler yapmalıyız!” diyerek bu anlamda firmada Ar-Ge departmanını hayata geçirmenin de şart olduğuna karar verdim. Bir torna ustamızla başladığımız ilk çalışmalarda herkes bize kayda değer işler ortaya çıkaramadığımız gözüyle bakıyordu. İlk yaptığımız çalışmalar bu anlamda istediğimiz gibi sonuç vermedi. Ancak aynı azimle 2008 yılında askerlik görevini tamamladıktan sonra kalifiye bir ekip ve yurt dışından aldığımız danışman desteğiyle ürünlerimizi şekillendirdik ve hepsi büyük bir beğeni topladı. 2010 yılında İstanbul’da HAUS Santrifüj Teknolojileri Satış ve Pazarlama ofisini, 2012 yılında da Hollanda’da HAUSEUROPE B.V. firmamızı 2015 yılında Malezya’da HAUS SEA şirketini ve 2016 yılında İtalya’da HAUS MED şirketini kurduk. Ayrıca 2015 Ekim ayında HAUS AR-GE Merkezini açarak Türkiye’de sadece 245 firmanın hak kazandığı bir statüde yerimizi aldık. Endüstriyel alanda imal ettiğimiz ürünlerin satış ve pazarlama faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla faaliyete geçen HAUS, bugün satış ve pazarlama şirketimiz olmanın yanı sıra tüm ürün gruplarımız için de markamız haline geldi. Bu atılımla beraber istikrarlı bir büyüme yakalayıp birçok referans elde ettik.

Türkiye’nin önemli firmalarından biri olan HAUS’ta görev almak bir zorunluluk muydu? Üretimin içinde olmak size neler kazandırdı?

Benim için HAUS’ta çalışmak zorunluluktan ziyade bir keyif ve kendimi geliştirmek için bir fırsattı. Durum böyle olunca yaptığınız işi özel hissediyorsunuz ve hedefleriniz belliyse en büyük motivasyon haline geliyor. Üretimin içinde olmak sabırlı ve özverili olmayı öğretirken olaylara sadece makine değil, insan boyutunda da bakmanızı sağlıyor. Bu durum da sorunu birçok farklı açıdan değerlendirmenize ve çözüm geliştirmenize olanak tanıyor.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Bence bu noktada önemli olan; kişinin çalıştığı firmayla sahip olduğu kültür uyumlu mu, firmanın misyon ve vizyonunda kişi kendinden bir şeyler bulabiliyor mu? Aynı zamanda şirket değerleri kişinin kendisine uyuyor mu? Siz de bu sorulara verdiğiniz cevaplara göre kendinizi konumlandırıyorsunuz. Sanırım ailemin isteği, mühendis olup aynı zamanda da firmanın işlerini ilerletmemdi. Bahsettiğim gibi bu çerçevede de iş bana uydu. Bunun da büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Ötelediğim bir hayalim olmadı. Zaten en büyük hayalimiz HAUS’u dünya lideri bir firma haline getirmek. Tabii bu durumda sadece aileme ve özel hayatıma ayırdığım vakit azalıyor.

Ülkemizin köklü firmalarından birinin üçüncü kuşak yöneticisi olarak Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’de makinecilik kültürünün hala tam olarak yerleşmediğini düşünüyorum. HAUS olarak biz, Türkiye’deki gelişmeleri beklemektense dünya makine sektörünü takip ederek teknolojimizi geliştirmeyi hedefliyoruz.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta nedir?

Bugün, gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla Türkiye’de çevre uygulamalarında yüzde 65 pazar payı elde ettik. İhracat ağımızı Şili’den Kore’ye kadar 40 ülkeye yayıp, tüm dünyada distribütörlüklerimizin de sayısını artırdık. 32 bin metrekare alana kurulu fabrikamızda yaklaşık 380 çalışanımızla birlikte önümüzdeki yıllarda yıllık dekantör üretim kapasitemizi de artırarak Ar-Ge çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu doğrultuda firma olarak hedefimiz zeytinyağı ve dekantörde ilk üç firma arasında yer almak ve seperatör teknolojileri konusunda da tüm ürün grubunu tamamlayarak ilk beşte kendimize yer bulmak. Sahip olduğumuz deneyim ve Ar-Ge’ye verdiğimiz önemle büyümeye ve marka bilinirliğimizi artırmaya devam edeceğiz.

Bu yoğun programda kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz? Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz neler olur?

Haftanın bir günü rüzgarın bol olduğu Ege kıyılarında sörf yapıyorum. Hafta sonları da ailemle vakit geçiriyorum. Firmamızda üçüncü kuşak yönetici olarak kız kardeşim, iki kuzenim ve ben de dahil olmak üzere toplam dört kişi çalışıyoruz. Aile bireylerinin en az haftanın bir günü iş dışında da bir araya gelip fikir alışverişinde bulunması, iletişimi sağlamlaştırma yönünde büyük önem taşıyor.