Aile şirketinde üçüncü kuşağı temsil eden biri olarak çalışmanın avantajları ile zorluklarının kendisi için aynı seviyede olduğunu söyleyen Uğurtar Tarım Makine...

Aile şirketinde üçüncü kuşağı temsil eden biri olarak çalışmanın avantajları ile zorluklarının kendisi için aynı seviyede olduğunu söyleyen Uğurtar Tarım Makineleri Dış Ticaret Yöneticisi Aydan Uğur, “Babanızın kızı olarak başladığınız işte kendinizi kanıtlamak, harcadığınız emeği göstermek her zaman için daha zordur. Kendi işinizde çalışıyorsanız işinizin derdi sizin derdinizdir ve akşam eve döndüğünüzde o da sizinle birlikte gelir. Başka bir yerde çalışıyorsanız alanınız neyi kapsıyorsa sadece işin o kısmının sorumluluğunu üstlenirseniz. Fakat bir aile firmanız varsa ilginiz olmasa dahi sorumluluklarınız vardır. Bunların yanında bugüne kadar sadece evde gördüğünüz babanız artık sizin patronunuz olmuştur ve onunla aranızda yeni bir dil yeni bir iletişim kurulur” diyor. Yeni jenerasyonun bakış açısının çoğu zaman aile firmalarında yaşanan kuşak çatışmasının sebebi olduğunu dile getiren Uğur, firmalarındaysa bu durumun geçerli olmadığını çünkü tecrübeye saygı gösterilirken yeniliğe de destek verildiğinin altını çiziyor.

Bursa’da 1989 yılında doğan ve İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ndeki yüksek öğreniminin ardından iş hayatına atılan Aydan Uğur’la, üçüncü kuşak yönetici olarak aile firmalarında görev yapmanın zorlu ve keyifli yanlarını konuştuk.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstendiniz?

Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra İngiltere ve İspanya’da bir yıl dil eğitimi aldım. Türkiye’ye 2013 yılında döndüm ve Uğurtar Tarım Makineleri’nde stajyer olarak işe başladım. Üretim, muhasebe, pazarlama ve satış departmanlarında staj yapıp kendimi geliştirme fırsatı yakaladım. Yaklaşık bir sene süren stajımın ardından, dış ticaret alanına yoğunlaştım ve hafta sonları olmak üzere altı ay süren bir dış ticaret eğitim programına katıldım. Dış ticaret konusundaki temel eğitimim sırasında da firmamızın satış ekibiyle birlikte Türkiye ve yurt dışında düzenlenen çeşitli tarım fuarlarında görev aldım. Bugün itibarıyla Uğurtar Tarım Makineleri’nde Dış Ticaret Yöneticisi olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.

Uğurtar Tarım’da görev almak bir zorunluluk muydu? Üretiminin içinde olmak size neler kazandırdı?

Firmamızda görev almak benim için zorunluluk değil aksine bir hayaldi. Dedem Osman Uğur’un kurduğu ve babam Halil Uğur ile amcam Ayhan Uğur’un büyük zorluklarla bugünlere getirdiği Uğurtar Tarım Makineleri’nde çalışmak beni hep heyecanlandırmıştır. Üretimin içinde var olmak benim için yeni bir süreç değildi. Demir kokusunu küçük yaşlardan itibaren duymaya başladım. Henüz küçük bir kızken babamın demir parçalarını nasıl kestiğini izler, öğrenmeye çalışırdım. İşimize duyduğum ilgi ve ailemin firmayı bugünlere getirirken harcadığı emek, hayallerimi şekillendirmeme yardımcı oldu.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Dışarıdan bakan pek çok kişi aile şirketinde çalışmanın “el yanında çalışmaktan” daha kolay olduğunu düşünür. Bence bu bakış açısına göre değişir. Benim için aile şirketinde çalışmanın avantajları ile zorlukları aynı seviyede. Babanızın kızı olarak başladığınız işte kendinizi kanıtlamak, harcadığınız emeği göstermek her zaman için daha zordur. Kendi işinizde çalışıyorsanız işinizin derdi sizin derdinizdir ve akşam eve döndüğünüzde o da sizinle birlikte gelir. Başka bir yerde çalışıyorsanız alanınız neyi kapsıyorsa sadece işin o kısmının sorumluluğunu üstlenirsiniz. Fakat bir aile firmanız varsa ilginiz olmasa dahi sorumluluklarınız vardır. Bunların yanında bugüne kadar sadece evde gördüğünüz babanız artık sizin patronunuz olmuştur ve onunla aranızda yeni bir dil yeni bir iletişim kurulur. Aile şirketlerinin çoğunda kuşaklar arası çatışmalar yaşanır. Yeni jenerasyonun bakış açısı çoğu zaman çatışma konularının çıkış sebebidir. Fakat bizim için bu geçerli bir durum değil. Firmamızda tecrübeye saygı gösterilirken yeniliğe destek verilir.

Makine sektöründe görev alan bir kadın yönetici olarak nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Ataerkil bir toplumda, özellikle de erkeklerin daha ağırlıklı olduğu makine sektöründe çalışıyorsanız her zaman dikkat çekiyorsunuz ve çoğu zaman da karşınızdakinin şaşkınlık yaşamasına sebep oluyorsunuz. 2015 yılında Bursa Tarım Fuarı’nda firmamızın standında misafirlerimizi ağırlarken patronun ben olduğunu öğrenen bir firma temsilcisinin “Biz senden nasıl alışveriş yapacağız?” diye sormuşluğu bile vardır. İnsanların sahip olduğu bu önyargıyı kırmak benim gibi üçüncü kuşak kadın yöneticilerin ve onları destekleyenlerin elinde. Ülkemizin başarılı ve istihdam sağlayan firmalara ihtiyacı var ve genç kuşaklar olarak gelecek bizim ellerimizde.

Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’nin jeopolitik konumunu ihracatımızı artırmak için bir avantaj olarak kullanmalıyız. Türkiye tarım makineleri üretimi alanında 50 yılda çok yol kat etti ve bu ilerlemenin devam edebilmesi için de tarım politikalarında reform yapılması gerekiyor. Bu kapsamda üreticilerin sıkıntıları dinlenmeli ve imalatçılara da gereken destek verilmeli. Türk makine sektörünün gelişimi ve dünya teknolojilerini yakalama yarışı hala devam ediyor.

Gerek katıldığım dünya fuarlarından gerek okuduğum sektör dergilerinden edindiğim izlenim; Türk makinelerinin artık dünya standartlarına yaklaşmış olduğu ve bu yarışta isminden söz ettirdiğidir. Türk markasına olan güvenin yeniden sağlanması ve algının pozitife dönüşmesi için hala çaba sarf etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin tarım makinesi imalatçılarına verdiği değerin yeterli olmadığını savunanlardanım. Artık dünya, tarımın önemini anlayıp üretime ve üreticilere destek verirken biz ülke olarak bu konuda eksik kalıyoruz. Gıda ve tarım, süreklilik arz eden en önemli ihtiyaçtır. Ülkemizde tarım yapıldığı sürece ayakta kalacağımızı düşünüyorum. Topraklarımızda Türk makinelerini görmek istiyorsak, tarıma ve üreticilere destek vermek zorundayız. Ülke olarak çiftçimize hak ettiği değeri verdiğimiz gün hep beraber kazanacağız.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta neresidir?

Ülke olarak yaşadığımız şu zor günlerde firmamızın ayakta kalması için büyük emek sarf ediyoruz. Pes etmeden çalışmanın önemini biliyoruz. Bugün çoğu Avrupa firmasına baktığımızda dördüncü, beşinci kuşakların işin başında olduğunu görüyoruz. Bizim de bundan 50 yıl sonra da ismimizin yaşaması en önemli hedeflerimiz arasında bulunuyor. Ürünlerimizin kalitesini dünyaya duyurmak, ihracatımızı artırmak ve gelecek kuşakların önünü açmak kısacası ilerlemek en büyük amacımız.

İş hayatı dışında kişisel hobileriniz var mı? Aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz nelerdir?

Sokakta bulup sahiplendiğim bir kedim ve bir de köpeğim var. Hayvan sevgisini tatmış bir birey olarak onlarla ilgilenmek, beraber yürüyüş yapmak, tatile gitmek, doğa fotoğrafları çekmek kısaca onların dünyasıyla iletişim kurmak en büyük hobilerim arasında yer alıyor. Aile şirketlerinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara en önemli tavsiyem, kendilerini durmadan geliştirmeleridir. Sahip oldukları bu fırsatı iyi değerlendirerek gelecek nesillere aktarmak onların elinde. Dolayısıyla bunun önemini anlayıp durmadan çalışmaları ve yollarına devam etmeleri gerekiyor.