Almanya, demografik açıdan değerlendirildiğinde yaşlı bir ülke; normal olarak görece yaşlı ülkelerin inovasyon aktivitelerinde ağır-aksak hareket...

TEKNİK İNOVASYONLARIN ENDÜSTRİYEL, SOSYAL VE TOPLUMSAL YAŞAMI DİREKT ETKİLEDİĞİ, DEĞİŞTİRDİĞİ VE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜ BİR DÖNEMDE YAŞIYORUZ. FARKLI BİLİM DİSİPLİNLERİ KENDİ ALANLARINDA GELİŞTİRDİKLERİ DERİNLİKLİ ÇALIŞMALARI‚ ORTAK ÇALIŞMA DÜZLEMİNE AKTARARAK SANAYİ İÇİN YENİ ÇÖZÜMLER VE ALTERNATİF METOTLAR OLUŞTURUYORLAR. BUNA KARŞILIK TEKNOLOJİNİN DEĞİŞİM HIZINA, YERLEŞİK ENDÜSTRİYEL YAPILARIN REAKSİYON VERMESİ, DEĞİŞİKLİĞİ ENTEGRE ETMESİ ŞU AN BİR HAYLİ ZAMAN ALIYOR. “YENİ”YE ADAPTASYONDA GÜÇLÜK ÇEKENLER (ÜLKE VE TABİİ Kİ İŞLETMELER BAZINDA) DOĞAL OLARAK TEKNOLOJİK REKABETTE HIZLA GERİ PLANA DÜŞECEKTİR.

Almanya, demografik açıdan değerlendirildiğinde yaşlı bir ülke; normal olarak görece yaşlı ülkelerin inovasyon aktivitelerinde ağır-aksak hareket ettikleri ve inovasyon çalışmalarının ticarileşmesi sürecinde oldukça fazla zaman kaybı yaşadıkları bilinir. Bu durum, bu türde olan ülkeler için önemli riskler, tehlikeler içerir. İnovasyonların, yeni tekniklerin pratiğe yansımasında ABD, Almanya ve Çin gibi aralarında yüksek rekabetin yaşandığı ülkelerde farklılıklar göze çarpıyor. ABD’de Nesnelerin İnterneti (Internet of Things) telaffuz edildiğinde ve ilk uygulamaları -ağırlıklı olarak bilgisayar- mobil telefon birleşiminin tüketim cephesinde, diagnostik tıp ve biyoloji sektöründe gündeme geldiği dönemde Almanya, endüstrisinin süreç sorunlarını ve verimliliğini nasıl arttıracağını tartışıyordu (verimlilik konusunda Almanya’nın kendine örnek aldığı ülke hep Japonya oldu). Bu dönemde sanayide en fazla dillendirilen konu, verimliliği arttırmaktı ve bunun için de daha fazla otomasyon ve robotik çözümler öneriliyordu. Japonya’da yeni sanayi dönemi, hala bu boyutta ele alınıyor.

Süreç içinde ve İnternet teknolojisinin oldukça hızlı bir şekilde yaygınlaşmasıyla, birçok ülke yeni fenomeni ıskaladığını fark etti. Almanya bu “yeni”yi, Endüstri 4.0 kavramıyla anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştı. Kavramın içini doldurmakta zorlandığında gördü ki, yeni dönem tasavvuru sadece bir alanla (örneğin sanayi) sınırlanamayacak kadar geniş bir mecraya dönüşümü öngörüyor veya bunu zorluyor. Bu nedenle Almanya’da bu yeni dönem Dijital Çağ olarak adlandırıldı.

Teknolojik gelişmelerin kendini egemen kıldığı bu süreçte asıl amaç her alan ve düzlemde dijital dönüşümü gerçekleştirmek. Dijital Çağ’da sanayi nasıl bir dönüşüm izleyecek ve sanayinin geleceği nasıl şekillenecek? Bu sorunun cevabı olarak Endüstri 4.0 kavramı Almanya’da hala gündemde. Bu kapsamda yapılan tüm projeler, deneyler, bir taraftan Endüstri 4.0 diğer taraftan da büyük şemsiye olarak Dijital Dönüşüm adı altında yapılıyor.

Hangi kavram, hangi içerikte kullanılırsa kullanılsın, Almanya’nın gündeminde doğal olarak sanayi kolları ve sanayi nihai ürünler hep ana konudur. Otomotiv ve makine sektörü gibi önemli sektörler tüm dünyada Almanya ile özdeş olarak kullanılır: Das Auto, Die Maschine! Dünyada bu sektörlerde en büyük endüstriyel kompetans Almanya’dadır. Şayet Almanya bu sektörlerde dönüşümü sağlayamaz ve teknolojik gelişmelere başat bir seyir izleyemezse, küresel rekabetçiliğini kaybedecektir. Gerek devlet kurumları gerekse de özel teşebbüs ve sivil toplum kuruluşları bu konunun bilincinde ve topyekûn bir endüstriyel dönüşüm için kolları sıvamış vaziyetteler. Bunun için oluşturulmuş “Endüstri 4.0 Yol Haritası ve Dijital Dönüşüm Programları” sürekli aktüalize edilerek geliştiriliyor, diğer taraftan da saha deneyleri arttırılarak daha geniş ve yaygın uygulamalar için zemin yaratılıyor.

DENEY SAHALARI

Almanya’nın hemen hemen her eyaletinde federal bakanlıkların finansal desteğiyle farklı sektörlere yönelik uygulamalar için deney sahaları oluşturuldu. Bu deney sahaları bazen yeni olan genel konularda bir nevi laboratuvar işlevi görürken, bazı konularda da daha derinlikli araştırmalara ev sahipliği yapıyor.

Deney sahaları ya üniversite ya da bir Ar-Ge kurumu (genellikle Fraunhofer Enstitüsü) bünyesinde kamu ve özel teşebbüs işletme ve/veya kurumlarıyla yürütülüyor. Bu deney sahalarında elde edilen tecrübeler katılımcı işletmelerle direkt paylaşılırken, diğer işletmelere öncülük etmesi amacıyla da paylaşım yapılıyor. Gelecek dönemin fabrikalarında ya da bir alanında uygulama bulacak metot ve yöntemler aplikasyonlara dönüştürülüyor.

MAİB olarak bu deney saha uygulamalarını uzun zamandır takip ediyoruz. Bu takip sürecinde Türkiye için de ilginç olabilecek, sanayimizi gelecek döneme hazırlamak anlamında bazı modellemeler daha yakından takip ediliyor. Bunların arasında Dresden Teknik ve Ekonomi Yüksek Okulu’nun değişik partnerlerle geliştirdiği “Model Fabrika- IoT Deney Sahası” projesi bulunuyor. Bu projede, IoT elementlerinin endüstriyel bir üretimde kullanımı ve sunduğu çözümler gösteriliyor. Deney sahasında, somut küçük bir endüstriyel üretimle makine, insan ve malzeme hakkında nasıl enformasyon toplandığı; bunların kendi aralarında nasıl iletildiği, işlendiği ve analizi görülüyor. Bu bilgiler çerçevesinde üretimde katma değerin nasıl arttırıldığı ve süreç inovasyonlarının nasıl realize edildiği gözler önüne seriliyor. Bu örneğin ilginç olan bir diğer yönü de çok farklı hard-software sistemlerinin üretim ve fabrika içi lojistik süreçlerinde en iyi şekilde nasıl birbirlerine entegre edildiğini göstermesidir. Türkiye’de de benzer ve daha çok Türk sanayisinin gerçekleri ve ihtiyaçlarına uygun model uygulamalar yapılmalıdır. Bu model uygulamalarda teknik içerik ve donanıma da büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Bu içerikler yurt dışından alınmadan da Türkiye’de pekâlâ yapılabilir. Yeter ki isteyelim! Asıl önemli nokta ise geçmiş dönemin sanayi modellemelerine değil, gerçekten “yeni”ye daha fazla önem vermemiz gerektiğidir.