İngilizcede “venture capital” teriminin karşılığı olarak, Türkçede “risk sermayesi” ya da “girişim sermayesi” olarak anılan kavram, en basit tanımıyla büyüme potansiyeli olan yeni fikirlere sahip giriş...

İngilizcede “venture capital” teriminin karşılığı olarak, Türkçede “risk sermayesi” ya da “girişim sermayesi” olarak anılan kavram, en basit tanımıyla büyüme potansiyeli olan yeni fikirlere sahip girişimcilere finansman ve deneyim aktarımı sağlayan, sermayedarlara ise uzun vadede yüksek getiri vaat eden alternatif bir yatırım yöntemi olarak açıklanabilir. Girişim sermayesinin iki tarafından birini, gelişme potansiyeli taşıyan ve kaynak ihtiyacı olan “girişim şirketi”, diğerini ise bu girişime sermaye sağlayarak bundan yüksek getiri elde etmek isteyen “yatırımcı” oluşturuyor. İlk olarak 1950’li yıllarda ABD’de ortaya çıkan ve ekonominin gelişmesinde önemli bir rol üstlenen girişim sermayesi daha sonraki yıllarda Avrupa ve Japonya’da da geniş uygulama alanı buldu. Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde alternatif bir yatırım yöntemi olarak giderek yaygınlaşan girişim sermayesi, Türkiye’de de son yıllarda büyük gelişme gösterdi. Ortaklarına finans desteğinin yanı sıra yönetim desteği de sağlayan girişim sermayesi yatırım ortaklıkları (GSYO), özellikle ihracat yapan şirketlere öncelik veriyor.

SİSTEM NASIL İŞLİYOR?

Girişim sermayesi şirketlerinde finans sektöründe uzman olan profesyonel bir ekip bulunuyor. Dört ya da beş kişiden oluşan bu ekip, sektör sektör analizler yaparak hangi şirketlerin büyüme potansiyeline sahip olduğunu tespit ediyor. Daha sonra bu şirketler ziyaret edilerek bir ön görüşme yapılıyor. Görüşmenin sonucu her iki taraf için de olumlu olursa ortak olunacak şirketin hedefleri doğrultusunda bir iş planı hazırlaması gerekiyor. Altı ayı bulabilen ortaklık sürecinde, 3-5 yıllık iş planı üzerinde detaylı olarak çalışılıyor ve şirketin bugünkü değeri hesaplanıyor. Çalışmanın sonucunda girişim sermayesi şirketi potansiyel firmayla ortaklık yapıp yapmama konusunda nihai kararı veriyor. Olumsuz bir karar verildiği takdirde dahi girişimcinin elinde, üzerinde çok çalışılmış çok tartışılmış neticede doğrusu bulunmuş 3-5 yıllık bir iş planı kalıyor. İş planı doğrultusunda çıkan sonuca göre girişim sermayesi şirketi ortaklık konusunda son kararını veriyor. Ortaklığa karar verirse, firmanın ihtiyacı olan finansman miktarı bulunan şirket değerinin yüzde kaçına tekabül ediyorsa o kadarını satın alarak ortaklığı gerçekleştiriyor. Ortaklık süresince, girişimciye sadece finansal değil aynı zamanda profesyonel anlamda da destekte bulunan girişim sermayesi şirketleri, 3-5 yıl arasında ortaklıktan ayrılıyor. Bu süreçte ise şirketin yeni değeri tespit ediliyor ve bu değer üzerinden hisseler sahibine, üçüncü şahıslara ya da halka arz edilerek satılıyor.

EN ÇOK KİMLER BAŞVURUYOR?

Küçük ev eşyaları, yedek parçalar ya da teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan kimi maddeleri işleyerek yapılan yeni buluşlar vb. gibi ürünleri önce icat edip sonrada piyasaya sunmak isteyen firmaların finansman ihtiyaçları girişim veya risk sermayesinin ilgi alanındadır. Küçük-orta ölçekli işletmeler ve yaratıcı fikirleri olan girişimciler bu tür dinamik gelişim içinde hep buluşları ve yaratıcı ürünleri ile ortaya çıkarlar. Söz konusu ürünlerin tasarımı, geliştirilmesi ve üretilmesi için ciddi bir Ar-Ge ve pazarlama finansmanı enstrümanlarına ihtiyaç vardır. Bu sermaye, her türlü yaratıcı fikir ve buluşlara dayalı ürünleri araştırma-geliştirme aşamasından, pazarlamaya kadar olan tüm süreç için kullanılır. Bu ürünlerin piyasada başarılı olması, tutulması halinde ise yüksek kâr marjları ve o ürüne ait oldukça büyük piyasa payları yaratılabilir. Bu da, risk sermayesi ile bu işletmelerin ya da girişimcilerin ürünlerini finanse etmiş sermayedarlara ciddi kârlar olarak dönebilir.

GİRİŞİM SERMAYESİ VEREN KURUMLAR

Gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’de bu finansman modelinin geliştirilmesini zorunlu kılan olgu, buralarda geleneksel finansman kurumları olan bankaların kredi faiz oranlarını oldukça yüksek tutmasıdır. Bu yüksek maliyetli fonları kullanarak uzun vadeli yatırımlara girişmek de pek mümkün olmuyor.

Gelişmekte olan ülkelerde gerçek anlamda girişimci sayısının da az olması sebebiyle özel girişimlerin yatırım miktarı da düşük seviyelere iniyor. Bu nedenle girişim sermayesi finansman modeli adı verilen, faiz ve ana para tarzında geri ödeme zorunluluğu içermeyen bir finansman şeklinin önemi ortaya çıkıyor. Türkiye’de girişim sermayesi yatırım ortaklığı sistemine ilişkin ilk düzenleme 1993 yılında yapıldı, 2004 yılında yapılan düzenleme ile son halini aldı. Türkiye’de şirketlere finansman desteği sağlayan dört kurum var: İş Girişim, Türkiye Kalkınma Bankası, RHEA GSYO, KOBİ GSYO. Ayrıca AIG, Alliance Capital ve Morgan Stanley’in de aralarında olduğu 24 yabancı GSYO bulunuyor.

İHRACATÇI KOBİ’LER ÖNCELİKLİ

GSYO’lar için destek verilen kurumun ihracat yapıyor olması önemli. Çünkü burada amaç kâr etmek. Bu da tabiki satışların artırılması ile olacak bir şey. Sadece yurt içi değil yurt dışı pazarlarına açılan bir firma bu noktada yatırım şirketleri için daha avantajlı görülüyor. Bunların yanı sıra girişimci ortakların bu tür bir finansal ortaklık yapabilecek nitelikte insanlar olup olmadığı, başka faaliyetler yürütüp yürütmediği eğer yürütüyorsa bunların ne tür faaliyetler olduğu büyük önem taşıyor. Girişim sermayesi özellikle ihracatçı KOBİ’ler için büyük önem taşıyor. Öncelikle girişim sermayesi fonlarının yatırımından sonra şirketler çok hızlı bir şekilde yeniden yapılandırma süreci yaşayarak kurumsallaşma konusunda büyük mesafeler alıyorlar. Bunun sonucunda artan kurumsal imajla birlikte güçlenen mali yapı da güçleniyor. Mali yapının güçlenmesi, finansal kuruluşların, mal ve malzeme tedarikçilerinin ve müşterilerinin şirkete olan güveninin artmasına neden oluyor. Bu da şirketin kaliteli mal veya hizmeti rekabetçi fiyatlarla üreterek satmasını ve sonuçta da hızlı ve istikrarlı büyümesini sağlıyor.

GİRİŞİM SERMAYESİ ÖLÜM VADİSİNDEN GEÇMİYOR

Türkiye’deki yıllık girişim sermayesi yatırımları 100 milyon dolar civarında. Türkiye’deki girişim sermayesi yatırım ortaklığı sistemi çekirdek, başlangıç ve yönetimin satın alınması aşamalarındaki projelere yatırım yapmıyor. Özellikle çekirdek aşamasındaki şirketlerin riski oldukça yüksek olduğu için bu şirketler ölüm vadisinde olarak nitelendiriliyor ve yatırım yapılmıyor. Türkiye’de genellikle fikir aşamasını geçmiş, şirketini kurmuş ve kâr etmeye başlamış, ancak büyümek, yatırımlarını devam ettirmek amacıyla finansmana ihtiyacı olan şirketlere yatırım yapılıyor.