Yeni Ekonomi Programı ile birlikte Türkiye’de katma değer, ihracat ve yerlilik odaklı bir modele geçiş yapılacağı...

ALPER KARAKURT
MAKINE İHRACATÇILARI BIRLIĞI DANIŞMANI

BU SAYIMIZDA, KISACA İMALAT SANAYİLERİNİN GENEL BÜYÜME ORANLARI VE DEVAMINDA AR-GE PERFORMANSLARINA ODAKLANACAĞIZ. SONRASINDA İSE İMALAT SANAYİSİ FİRMALARINA VERİLEN AR-GE DESTEKLERİNİN FİRMA PERFORMANSINDAKİ ETKİSİNİ NET BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYACAĞIZ. AMACIMIZ, İHRACAT İLE AR-GE’NİN AYNI FİRMADA BULUŞMASININ ORTAYA ÇIKARDIĞI ETKİYİ TESPİT ETMEK VE MAKİNE SEKTÖRÜNÜN AR-GE NOKTASINDAN ANALİZİNİ YAPABİLMEK.

Yeni Ekonomi Programı ile birlikte Türkiye’de katma değer, ihracat ve yerlilik odaklı bir modele geçiş yapılacağı açıkça belirtildi. Türkiye ekonomisinde yaratılan katma değer incelendiğinde; 2009 yılı sonrasındaki dönemde imalat sanayilerinin katma değerinde yüzde 71’lik bir artış olduğu görülüyor. Aynı dönemde Türkiye ekonomisi genelindeki katma değer artışı ise yüzde 57 olarak gerçekleşmiş. Yani katma değer noktasında imalat sanayileri ön plana çıkıyor: 2009 yılı sonrasında Türkiye ekonomisinde yaratılan ek katma değerin yüzde 19’u imalat sanayileri tarafından oluşturulmuş durumda. Elimizde bir veri seti olmadığı için, imalat sanayileri genelinde yaratılan bu katma değerin ne kadarlık kısmının Ar-Ge ve inovasyon tarafından ortaya çıkarıldığını ne yazık ki bilemiyoruz. Ancak biliyoruz ki 2010-2015 yılları arasında Türk imalat sanayileri cari fiyatlarla yüzde 123 büyürken, imalat sanayilerine yönelik yapılan Ar-Ge yüzde 156 artış gösterdi. Yani imalat sanayilerine yönelik yapılan Ar-Ge (kamu ve üniversite tarafından yapılan imalat sanayilerine yönelik Ar-Ge çalışmaları dâhil) miktarındaki artışın daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Bu noktada, Ar-Ge harcamalarının göreli büyüklüğüne de bakmamız gerekiyor. 2010 yılında imalat sanayilerine yönelik yapılan Ar-Ge’nin, imalat sanayilerinin büyüklüğüne oranı yüzde 1,06 iken, 2015 yılında bu oran yüzde 1,22’ye yükseldi. Yani beş yılda imalat sanayilerinin göreli Ar-Ge büyüklüğü yüzde 15,1 artış gösterdi. Bu, elbette olumlu bir gelişmedir. Ancak bir de Ar-Ge harcamalarında kamusal desteklerin etkisinin boyutu ve etkilerini incelemeliyiz. Göreceğiniz iki tabloda, kamu kaynağı/toplam Ar-Ge harcaması verileri yer alıyor: Tablo 1 imalat sanayileri ortalamasını, Tablo 2 ise makine sektörünü gösteriyor. 2015 yılında imalat sanayilerinde yapılan toplam Ar- Ge’nin yüzde 14,1’i kamusal kaynaklarla desteklenirken, makine sektöründe bu oran yüzde 12,4 olarak gerçekleşti. Son altı yıllık veriler makine sektörünün ilk üç yılda imalat sanayilerinin aldığı kamusal destekler ortalamasının altında kaldığını, son üç yılda ise imalat sanayileri ortalamasının üstünde bir kamusal destek aldığını ortaya koyuyor.

Tablolardaki veriler ışığında, kamusal Ar-Ge fonlarından makine sektörünün ortalama ile paralel bir seviyede yararlandığı; bunun dışında ortalamadan ciddi bir farklılaşma yaşanmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak, makine sektörünün Ar-Ge performansının düşük kaldığı da dikkat çekiyor. En son açıklanan 2016 yılı verilerine göre, ekonomi genelinde tam zamanlı Ar-Ge personeli başına düşen yıllık Ar-Ge harcaması rakamı 184 bin TL iken, makine sektöründe bu rakam 148 bin TL’de kalıyor. Toplam Ar-Ge harcamalarına göre makine sektörü, ekonomi genelindeki 52 alt sektör içinde en fazla Ar-Ge harcaması yapan sekizinci sektör olsa da tam zamanlı Ar-Ge personeli başına düşen Ar-Ge harcamasında ise 28’inci sırada yer alıyor. Bu veri üzerinden bile makine sektöründe Ar-Ge’nin yetersiz olduğu net olarak söylenebilir.

Kamu tarafından sağlanan Ar-Ge destekleri, yalnızca finansal bir rakam olmasının ötesinde, etkileri itibarıyla üzerinde durulması gereken bir konu ancak bu konuda Türkiye özelinde yapılan çalışma sayısı yok denecek kadar az. İmalat sanayilerinde faaliyet gösteren ve ihracat gerçekleştiren firmalar üzerinde yaptığımız ekonometrik analiz sonuçlarına göre her 1 dolarlık Ar-Ge indiriminin, firmanın net satış hasılatı üzerinde 4,4 dolarlık pozitif etki yarattığını tespit edebiliyoruz. Bu etkinin bu kadar yüksek olmasının nedeni, firmaların ihracatçı olmalarından kaynaklanıyor. İhracatçı olmayan firmalarda ise bu oran 1,6 dolarda kalıyor. Ancak her hal ve şartta mevcut Ar-Ge desteklerinin hem firmaya hem de ekonominin büyümesi üzerinde, orta vadede (beş yıl içinde) pozitif katkısı ortaya konulmuş durumda. Kritik nokta ise, ihracatçı firmalara verilen Ar-Ge desteklerinin etkisinin yüzde 50’ye yakın oranda artıyor olmasıdır.

Özetle, söz konusu ekonometrik analiz sonuçları ışığında, Türkiye’de ihracat yapan imalatçı firmalar ne kadar çok Ar-Ge yaparlar ve kamusal Ar-Ge destekleri ne kadar çok bu firmalara yönlendirilirse, o nispette imalat sanayilerinde katma değer artışı sağlanacaktır. Dolayısıyla, dış pazarlarda rekabet şansına sahip olan, bu vizyonla üretim ve ihracat gerçekleştiren firmalara kamusal kaynaklara erişim noktasında “pozitif ayrımcılık” yapılması konusu, ekonomi yönetiminin gündeminde üst sıralarda olmalıdır.